Hiç
dikkat ettiniz mi..? Kişiler karşılaştıkları kişilere farklı farklı davranış
gösterirler. Bazılarına saygılı ve mesafeli, bazılarına samimi, bazılarına
önemli, bazılarına da önemsizmiş gibi, bazılarının söylediklerini dikkate alır,
bazılarınınkini ise aldırış bile etmezler. Örnekleri çoğaltabiliriz. İzleyin ve
daha yakından gözlemleyin. En saygı duyulanın en başarılı olan olduğunu
görmemiz pek uzun sürmez. Böyle davranmamızın sebebi nedir sizce? Tek kelime
ile açıklanabilir; Düşünce. Böyle olmasını sağlayan düşünmedir. Diğer kişiler bizde,
biz kendimizde ne görüyorsak onu görür. Hangi yaklaşıma layık olduğumuzu
hissediyorsak ve düşünüyorsak, çevremizdekiler bizi ona layık görür ve davranırlar.
Böyle olmasını sağlayan düşünmedir. Çünkü düşünme, davranışlarımızı düzenler ve
karşı algıya bir ayna tutar. Kendini önemli görmeyen veya önemsemeyen kişi,
karşı algı içinde önemli biri değildir. Düşünme biçimimiz, hareket biçimimizi,
hareket biçimimiz ise, çevremizdekilerin bize verecekleri tepkiyi belirler.
Özel yaşamımızda, işimizde ve çevremizde saygı görmek ve de önemsenmek istiyorsak,
öyle olduğumuzu hissetmeliyiz ve düşünmeliyiz. O halde, düşüncelerimiz fiziksel
görüntümüzün bir ürünü olarak ilk önce, giyimimize ve dış görüntümüze yansımalıdır.
Giyim ve imajı cesaretinizi arttırmak, güven duygusu yaratmak için bir araç
olarak kullanın. Çünkü fiziksel görüntümüz, ruhsal ve zihinsel görüntümüzü etkiler.
Başkalarının bizi algılamasında önemli rol oynar. Görüntümüz bizimle konuşur.
Ama en önemlisi, başkalarıyla da konuşur. İşimizin önemli olduğunu düşünürsek,
işimiz de bizim önemli olduğunu düşünür. İşimize olan saygımız, performansımızı,
performansımız ise, başarımızı sağlar. İşimize olan yaklaşımımız, birlikte
çalıştığımız ekip arkadaşlarımızın da bize ve işimize yaklaşımını belirler. Ama
tüm bunları yaparken, düşüncelerimizin
içine coşkuyu koymayı unutmayalım. Düşüncemizde coşku olursa, eylem ve
davranışlarımız da coşkulu olacaktır. Coşkulu ve olumlu düşüncelerimizi
yaşamımızın her anında olmasını sağlayalım ki, sıradan “yarı ölü” insanlar olmayalım.
Düşüncelerimizin haklılığını savunalım ama haklı olduğumuzu göstermeye çaba
göstermeyelim. Çünkü kişiler, düşüncelerinin sonucu olan tutum ve
davranışlarını haklı göstermeye çalıştıkça ve her şeyin en iyisini yapılmasına
inandıkça, iyi olanı bulamazlar.
Shakespear, Kral Lear eserinde şöyle der; “en iyiyi bulmak sevdasıyla, iyiyi elinizden
kaçırıyorsunuz” Evet, maalesef daha iyi, iyinin düşmanıdır. Bu nedenle
“olumlu” düşünmek, yenilikleri keşfetmek ve çevremizde “dost” insan
biriktirmek, olumlu düşünmekle başlar. Olumlu düşünürseniz, mutlu
yaşayacaksınız. Mutlu olursanız, arkadaşlıkta ve saygıda mutlu olacaksınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder