24 Aralık 2013 Salı

DİLİN BÜYÜSÜ

KONUŞMA SANATI

 
İnsan neslinin gelişimi içinde, onu diğer canlılardan ayıran , bilinçliğinin en temel enstrümanıdır dil. Konuşulan kelimler zihinsel deneyimlerimiz, yazı ise, kelimelerin sembolleridir. Konuşmak, biz insanların anlaşmak için kullandığımız en etkili iletişim yoludur.Dikkat edersek, konu(ş)mak sözcüğündeki "ş" harfi beraberlik anlamını yükler sözcüğe.O halde, en etkili iletişim aracımız olan konuşmayı becerebiliyor muyuz? Kendimizi karşımızdakilere iyi anlatabilmişsek iyi konuşabiliyoruz demektir. Kelimelerin "sözlük" anlamları mıdır onları sihirli yapan..?Yoksa, kurduğumuz cümlenin içindeki yeri midir cümleliyi anlamlandıran? Asıl sihir, kelimenin cümlenin içindeki oturttulduğu yerdir. Şairler, yazarlar, talkshow ustaları, politikacılar, satış temsilcileri(eğitimli),besteciler.., tüm bunlar, başarılarını dilin büyüsüne borçludurlar.Kimse Shakespear okudu diye,Shakespear olamaz.Ama, eğitimle iyi bir konuşmacı olabilir.Shakespear'in "Jül Sezar"eserinde,Jül Sezar'ın öldürülmesinden sonra, Sezar'ın  "gerçek" dostu  Antuan'ın Kapitol önünde halka yaptığı konuşma, dilin büyüsüne çok iyi bir örnektir. Düşüncelerini "sihirli" bir dille anlatabilirse kişi karşısındakileri etkiler. Sözcüklerimize yüksek duygu yüklenmiş, heyecanı ve bütün hisleri coşturan, harekete geçiren bir dil kullanılmalıdır. Bu "sihirli" gücü kelimeler aracılığı ile nasıl kullandığımız önem kazandırır bize ve karşımızdakilere. Kelimeler aracılığıyla herhangi birini dünyanın en mutlu, en mutsuz,en kederli, en kızgın insanı yapabiliriz. Zihinsel dünya "algı" modelimiz olan dil, aynı zamanda algıla(n)ma etkisi de yaratır. Bu nedenle üzerinde önemle durulması ve mutlaka eğitimle geliştirilmesi gerekir.

18 Aralık 2013 Çarşamba

YAŞAMIMIZDAKİ KOÇLAR


KOÇ GİBİ YAŞAM MI..?YAŞAMIMIZDAKİ KOÇLAR MI?
 


Coaching(Koç) sözlük anlamı; Alıp götüren, taşıyan anlamına gelir. İngilizler şehirler arası otobüs taşımacılığı için kullanırlar bu sözcüğü. Ülkemizde ise, 1926 yılında ilk olarak uluslararası anlamda kullanan, Kâmil koç olmuştur. 80’li yıllardı efsane dizi “Beyaz gölge” ile  öğrendik Koç’un ne olduğunu. Bu buluşma aynı zamanda Koç tanımı ile tanışmamızın sebebi olmuştu. Efsane Coach Reevers ve öğrencileri bize basketbolu sevdirmişlerdi. Son yıllarda Koç tanımı yaşamımızın içinde fazlasıyla yer almaya başladı.
Yaşam Koçu, Oyuncu Koçu, Beslenme Koçu, Nefes Koçu, İlişki Koçu, Spritüel Koç, Ses Koçu, "Falan Koçu", "Filan Koçu", Koç, Koç, Koç…..seç beğen al.
Eskiden sorunlarımızı paylaştığımız“gerçek” dostlar ve dostlarımız vardı .Hepimiz,hangimizin sorunu varsa,çözmek için tecrübelerimizi,bilgilerimizi paylaşır, sevgimizi katardık dostluğumuza. Eğer ilerlemiş psikolojik bir durum varsa, bu işin yıllarca eğitimini almış Psikologlar devreye girerdi.Dostlarımıza ne oldu..?Bunun adı sosyal yansızlık mı?Koçun dostla değişimi, nasıl oldu? Gerçekte kime ihtiyacımız var?Dostta mı..?Koça mı?Aralarındaki fark Koçun bizi sadece müşteri olarak görmesi mi?

14 Aralık 2013 Cumartesi

DÜN,BUGÜN,YARIN...















DÜNÜN DENEYİMİ İLE BUGÜNÜ YAŞAMAK,YARINA HAZIRLANMAK...
 
 
Yaşamımızı planlarımızı, programlarımızı yönlendiren zaman göstergesi takvim,yedi gün olarak belirlenmiştir. Bu yaşamımız boyunca süren bir devamlılıktır. Gerçekte hayatımızda isimleri belirlenmiş yedi gün mü var?
Öyle gözükse de, gerçekte üç gün vardır hayatımızda ve biz bu üç günü yaşarız tüm yaşamımızda.
"Dün, Bugün, Yarın" İşte bu üç gün içinde yaşıyoruz, üzüntülerimizi, sevinçlerimizi,coşkularımızı, başarımızı,başarısızlığımızı.Önemli olan, dünün deneyimi ile bugünü, bugünün gelişimi ile de yarını hazırlamaktır.Deneyimlerimizden ders çıkarıp, gelişimimiz için (b)ilgiyi hayatımıza katarsak başarılı oluruz.Oysa ne kadar çok severiz geçmiş başarılarımızla övünmeyi! Dünün başarılarıyla övünüp, çıpamızı dünde takılı tutarsak,sadece anla(şıl)madığından sızlanan ama gelişmek ve değişmek için gereken (b)ilgiyi al(a)mayan homurdanan biri oluruz. Etrafımızda oluşturduğumuz kurşun askerlerden medet ummaya çalışırız. Oysa onlar, bizi uyarmak için değil, onaylamak için oluşturulmuşlardır.
"Bugünkü aklım olsaydı..." dün için hep bu deyimi kullanırız. Âmâ, yarın aynı sözleri bugün için kullanmayacak mıyız? İnsan sürekli gelişen, tekâmül eden bir varlıktır ve öyle olmalıdır.


13 Aralık 2013 Cuma

KONUŞAN BEDENİMİZ







 
 
 
 
 
 
SESSİZ DİLİMİZ BEDENİMİZ
 
 
Her insan düşüncelerini anlatmak için iletişim kurmak zorundadır.Kendini "doğru" algılatmak, anlaşılmak ve aynı zamanda da karşındakini doğru algılamak için uğraş verir. Kendimizi ifade etmek için sadece sözlü iletişim kurmak yeterli olmaz. Sözlerimizi pekiştirmek ve sağlıklı bir iletişim için beden dilimizin de düşüncelerimizi tanımlaması ve tamamlaması gerekmektedir.Bedenlerimiz iç dünyamıza giydiğimiz elbiselerimizdir. İnsan yaşamı boyunca bilerek veya farkında olmadan beden dilini kullanarak karşısındakilerle iletişime geçer. Ama kişi, kelimeleri kontrol ettiği gibi bedenini kontrol edemez. Kişinin asıl düşünceleri bedeninde gizlidir. Bedenimiz, olaylara, durumlara, duygu ve düşüncelere, kontrol ettiğimiz/edebildiğimiz kelimelerden daha farklı tepki verir. Böylece gerçek duygu ve düşüncelerimizin ortaya çıkmasına neden olur. Bir başka deyişle,beden dili  "gerçek"duygu ve düşüncelerimizin "dış dünyaya" yansıma biçimidir. Bu etkileşim, kişilerin sözel iletişimi ile birlikte, beden dili, giyimi ve aksesuarlarıyla birlikte yön bulur. Beden dili bu nedenle, öğrenilmesi gereken önemli bir iletişim aracıdır.


10 Aralık 2013 Salı

ZAMANI YÖNETMEK


Aramızdaki günlük konuşmalarımızda en sık kullandığımız soru cümlesidir...
-Ne yapıyorsun?
-Hiç, zaman geçiriyorum.
İşte bu soru ve verilen cevap,bizim zamana verdiğimiz değeri anlatır. Zahmetsizce kullanımımıza verilen bu değerli kaynak, bizden hakkettiği  değeri bulabiliyor mu? Maalesef hayır.
Zamanın değerini daha iyi algılamamız için, bir örnek verelim..;
Doğduğumuzda gözümüzün önünden hiç kaybolmayan tersine çalışan bir zaman sayacı olsaydı ne olurdu acaba?
Cevap çok basit. Panik, kaos, zamanımızın hızla tükendiğini görmek ve bununla yaşamak. Bunun için
Zaman, yaşamımızdaki en önemli kaynaktır. Biz bu yaşam sermayemizi doğru kullanabiliyor muyuz? Zamanın değerini algılamak için, önce onu anlamak gerekir.
Nedir Zaman; Biriktirilmesi, geri döndürülmesi, yenilenmesi ve maalesef paramızın satın alamayacağı, hayatımızın içinden akıp gittiği kıymetsizce kullandığımız yaşam servetimizdir.Ama bu önemli yaşam kaynağımızın nasıl tüketileceğine karar veren de kişinin kendisidir. Onu bu kadar önemsizmiş gibi algılayıp, şuursuzca kullanmamız yetmiyormuş gibi, bir de zamanımızın az olduğundan ve bize yetmediğinden şikayet eder dururuz. Acaba biliyor muyuz..? Şikayet ettiğimiz, kaybettiğimiz  ama yönetmeyi bilmediğimiz bu kaynak, hiçbir şekilde yerine konulamaz. Oysa ki, bu değerli kaynak tüm insanlığa eşit ve demokratik olarak dağıtılmıştır. Hepimizin  7 günü ve her günün 24 saati vardır. Acaba biz zamanı mı israf ediyoruz.., yoksa hayatımızı mı israf ediyoruz! Tek yapacağımız, zamanımızı en iyi şekilde  değerlendirmek ve ona hükmetmektir.
"Vakit nakittir" vaktinizi harcayanlara izin vermeyin.
Bir yaşam tarzının, bir hayat felsefesinin gereği, yaşamımıza bir bütün olarak bakmanın ve doğru bölümlendirmenin gereğidir "Zaman yönetimi". Zamanımızı kaliteli olarak kullanımının sürecidir Zaman Yönetimi. Amaçlarımıza,hedeflerimize ulaşmada en önemli kaynak olan zamanımızı, etkili ve verimli kullanmaktır Zaman yönetimi.
Zaman Yönetiminde asıl önemli olan, kişinin kendisini yönetmesidir.
Unutmayın ki, "Zaman en iyi öğretmendir ama,o tüm öğrencilerini öldürür."

7 Aralık 2013 Cumartesi

YÖNETİM DANIŞMANIN İŞLETMEYE KATKISI
 
 
Yönetim ve sistem danışmanı, basit bir tanımlama ile "işletme doktoru" olarak yorumlanır.Yönetim danışmanı, bağımsız ve objektif düşünür, analiz eder, rahatsızlığı teşhis eder, yorumlar, değerlendirir. Düzeltici ve önleyici stratejik planını hazırlar ve de gereken pozitif hamleleri zamanında yap(tır)arak, tedavi süreci başlatır. İşletme sahibi ve hizmet veren tüm kişiler, çalışma temposu, iş yoğunluğu veya duygusal yaklaşımlar sonucunda, "öngörü, tahmin, riskler, tehditler, pazar, ürün, müşteri analizi değerlendirmeleri, zamanlama, pazara tepki verme ve karar alabilme hızı" süreç içinde etki kaybına uğrar. Teknik olarak tanımlarsak, bu kısır sürece "Şirket körlüğü" denir. İşletme, yaşayan bir organizmadır ve beslenmeye, dış etkilerden korunmaya, tedaviye, yüksek motivasyona ve de gelişmeye  ihtiyacı vardır. bu noktada "Yönetim danışmanı" sürece dahil olur. Bilgi, tecrübe ve önerileri ile tedavi sürecini başlatır.
 
 
 
 


4 Aralık 2013 Çarşamba


İŞLETMELERDE KAYNAK KALİTESİNİN ÖNEMİ

Günümüz pazarının içinde bulunduğu rekabetçi zor koşullar, hızlı değişim süreçleri, sosyal değişimler, farklılaşmalar ve gelişmeler nedeniyle işletmeler büyümüş ve de çalışma konuları da çeşitlenmiştir. İşletmelerin bu kabuk değişimi de kendi içinde ve dışında değişimi kaçınılmaz kılmaktadır. Ürünün “kendi kendini satma” düşüncesi de artık geçerli bir kavram olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle organizasyonun kaynak kalitesi, daha da çok önem kazanmış ve işletmenin hayati fonksiyonlarının en başında yerini almıştır. Bu paralelde de işletmedeki tüm organizasyonlarının ve yönetimlerinin rolü ve de önemi değer kazanmıştır. Çağdaş işletmelerde, işletmenin başarısını ve karlılığını arttıran en önemli faktör, insan kaynağının en iyi şekilde kullanımıdır. Bu nedenle de, işletmelerde insan gücü, eğitilmiş, günümüz rekabetçi koşullar doğrultusunda ve işletme hedeflerine yönlendirilmiş olmalıdır. Artık işletmelerde eğitim tartışılmaz bir gerçektir.